Eski semavi kitaplarda HZ. peygamber ile ilgili haberler:
Kuran ı Kerim’de, ehl-i kitab’ın yani Hristiyanlar ve Musevilerin, HZ
peygamberi kendi çocuklarını tanıdıkları gibi tanıdıkları zikredilir. Zira
bunlara verilen kitaplarda son peygamber ile ilgili bir çok havadis yer
almaktadır. Zaten o dönemde pek çok ehl i kitap alimi bir peygamberin gelişinin
yakın olduğunu bilmektelerdi. Hatta HZ peygamberin o dönemki mısır kralı
Mukavkıs’a gönderdiği islama davet mektubuna cevaben Mukavkıs; Ben bir
peygamberin geleceğini biliyordum fakat onun Şam da ortaya çıkacağını
düşünmekteydim demiştir. Yine Yahudiler
ile HZ peygamber arasındaki sürtüşmelerin ana kaynağı, Yahudilerin bu gelecek
peygamberi önceki bir çok peygamber gibi kendilerinden beklemeleriydi. Peygamberlik HZ peygamber ile birlikte araplara
geçince milliyetçilik duyguları kabardı ve islama düşmanlık ettiler.
Tevratın 1844 londra basımı,tesniye kitabı 33. Bab bölümü: ‘’Allah
insanlığa Sina’da teveccüh etti, Sair’de tecelli buyurdu, Faran dağlarında
zuhur edip kemali ile ortaya çıktı. Onun yanında dostları olacaktır. Ve sağ
elinde ateşten iki ağızlı balta bulunacaktır.’’ Sina dağı:
tevrat’ın HZ musa’ya indirildiği dağın adı. HZ musa bu dağda allah ile
konuştuğu için ünvanı ‘’kelimullah’’ dır.
Sair: o dönemki romanın Şam
bölgesinde bir dağın adıdır. HZ isa’ya incil’in indirildiği Nasıra bölgesi
Şam’dadır. Faran: Mekkenin eski
adlarındandır. Tekvin kitabı 21 bab7
18-21: HZ İsmail in faran a yerleştiğini söyler. HZ İsmail in yerleştiği yer
herkes tarafından bilinir ki mekkedir. HZ peygamber in soyu da HZ ismail’den gelmektedir. Sağ
elinde ateşten iki ağızlı balta olacaktır, ifadesi HZ peygamberin şeriatında
cihadın meşru olmasına işaret etmektedir.
O dönemde mekke'de yaşayan arap halkının içinde Hz İsmail'in soyunun da bulunduğu iddiası Hz Peygamberden sonra ortaya atılan bir iddia değildir. Bunun en açık kanıtlarından biri şudur ki: İslam öncesi arap dininin ve arap kültürünün pek çok öğesi Hz İbrahim ve oğlu hz İsmail'den kaynaklanmaktadır. Örnekler: Kabe, hac, sayy, zem zem suyu, okçuluk... O dönemde yaşayan bazı mekke'li kişiler çok tanrılıcılığı reddediyor ve sadece Allah'a inandığını söylüyordu. Bu kişiler ''İbrahim'im dini üzereyim'' demekteydiler. hz İbrahim ve Hz ismail'in soyundan geldiği bilinen kavim Hz peygamberin de mensubu olduğu Kureyş kabilesidir ki zaten Mekke'nin liderliği bu kabiledeydi.
O dönemde mekke'de yaşayan arap halkının içinde Hz İsmail'in soyunun da bulunduğu iddiası Hz Peygamberden sonra ortaya atılan bir iddia değildir. Bunun en açık kanıtlarından biri şudur ki: İslam öncesi arap dininin ve arap kültürünün pek çok öğesi Hz İbrahim ve oğlu hz İsmail'den kaynaklanmaktadır. Örnekler: Kabe, hac, sayy, zem zem suyu, okçuluk... O dönemde yaşayan bazı mekke'li kişiler çok tanrılıcılığı reddediyor ve sadece Allah'a inandığını söylüyordu. Bu kişiler ''İbrahim'im dini üzereyim'' demekteydiler. hz İbrahim ve Hz ismail'in soyundan geldiği bilinen kavim Hz peygamberin de mensubu olduğu Kureyş kabilesidir ki zaten Mekke'nin liderliği bu kabiledeydi.
Tevrat; tesniye kitabı BAB 18: ‘’İleride
israiloğullarının kardeşleri evladından olmak üzere senin gibi bir şanlı
resul(peygamber) daha göndereceğim ve kelamımı onun ağzına koyacağım. Bu
cihetle her ne emredecek olursa onu benden telakki eylemiş bulunacaktır. ‘’
Burada İsrailoğulları denmiyor, kardeşlerinden deniyor. HZ ibrahim’in iki oğlu
İsmail ve ishaktır. HZ ishak’ın soyu israiloğullarıdır yani bugünkü
Yahudilerdir.( İsrail HZ yakub un lakabıdır.) HZ İsmail ‘in soyu ise arabistana
göç etmiştir ve burada araplar ile karışmış, Mekke araplarına liderlik
etmişlerdir. HZ İsmail ve HZ ishak farklı annelerden dünyaya gelmiştir. HZ
ishak’ın annesi soylu bir hanımdır. HZ
İsmail in annesi HZ Hacer ise siyahi bir köledir. Bu sebeple Yahudiler akraba
oldukarı halde arapları küçük görmüşler ve HZ peygambere peygamberliği
yakıştıramamışlardır. Zaten dünyada milliyetçilik akımlarını başlatan
Yahudilerdir. Milliyetçilik, Yahudi dininin esaslarından biridir. Tevratta geçen bu ifadede ‘’ senin gibi bir resul’’ ifadesi HZ
musa ve HZ peygamber in şeriatlarının cihad ı meşru kılması yönünden
benzeştiğine de işaret eder. Zira ikisi arasında gelen resul( kitap verilen
peygamber) olan HZ isa, cihad ile emrolunmamıştır ve soy olarak HZ Meryem
tarafından israiloğullarındandır,
kardeşlerinden değildir. Aynı zamanda HZ isanın şeriatında, HZ musa’nınkinde
olduğu gibi hadler, yasaklar, temizliğe dair hükümler yoktur. HZ isa çoğu
konuda HZ Musa’ya verilen Tevrat a uymuştur.
HZ isa, HZ musa gibi kavmi arasında sözü geçen ve kavminin liderliği
görevini ifa eden bir peygamber de değildi. Halbuki HZ muhammed tüm bu
hususlarda HZ musa’ya benzemektedir.‘’Kelamımı onun ağzına koyacağım’’ ifadesi
de HZ peygamberin okuma yazma bilmeyişine ve kuran ı kerimi ezbere okumasına
işaret eder. Selman ı Farisi, Tamim i
Dari, Abdullah bin selam, muhayrik, carud bin el ala gibi sahabiler(HZ
peygamber döneminde, onu gören ve Müslüman olanlara verilen isimdir) Hristiyan
veya Yahudilikten islama geçmiştir ve bu kişilerin islama geçiş hikayeleri
Hristiyan ve Yahudi kavimlerinin HZ peygamberin vasıflarından haberdar olduğuna
hükmettirir.
Yuhanna incili bab 14 ayet 15-16:
eğer beni seviyorsanız edeceğim vasiyeti ezberleyiniz ki ben babadan talep
edeceğim, size başka bir faraklit verecektir. O sizinle ilelebet sabit
kalacaktır.
Yuhanna incili bab 14 ayet 26:
faraklit öyle kutsal bir ruhtur ki benim namıma rabbim onu gönderecektir. O
size her şeyi talim edecek ve benim söylediğim sözlerin hepsini
hatırlatacaktır.
Yuhanna incili bab 16 ayet 26:
faraklit gelince benim için şehadet eder.
Yuhanna incili bab 16 ayet 7: ben size hak ne ise onu söylüyorum. Benim
gitmem sizin için hayırlıdır. Çünkü ben gitmezsem faraklit gelmez. Ben gittiğim
zaman onu size gönderirim.
Yuhanna bab 16 ayet 8: faraklit geldiğinde cümle alemin hatalarını kınar.
Burada öncelikle iki şey açıklanmalı: Birincisi ehl i kitap yani
Hristiyan ve Yahudiler, kutsal kitaplarını, özellikle de incili, bir çok defa ve
bir çok dile tercüme etmişlerdir. Bu
tercümeler sırasında metinlerde bahsi geçen özel isimleri de tercüme etmekte oldukları
dile eş anlamlı olarak çevirmek gibi bir adetleri vardır. HZ isanın konuştuğu
lisan İbranice idi. Fakat bir çok incil nüshası arasından, iznik konseyinde
Hristiyan kilisesi tarafından doğru kabul edilen 4 incilin 3 ü nün yazım dili
yunancadır. Bu ayetlerdeki geçen faraklit, yunanca incillerden tercüme
edilmiştir. Faraklit olarak zikredilen bu şahsın özellikleri tamamen HZ
peygambere uymaktadır. Bu incil ayetleri Müslüman alimleri tarafından HZ
peygamberin incilde bahsedilmesine delil olarak öne sürüldüğünden dolayı
Hristiyan rahipleri de buna şöyle cevap vermişlerdir: evet bu faraklit lafzı
Yunancadan arapçalaştırılmıştır. Fakat yunanca aslı paraklitos olup yardımcı,
tesellici demektir. Eğer paraklitos değil de Müslümanların idda ettikleri gibi
piriklitos olsa idi bu kelimenin manası övülmüş, yüceltilmiş kişi demek
olurdu.(muhammed isminin manası çok övülmüş kişi demektir, med etmekten gelir:
muham med. ) Ayette geçen piriklitos
yani övülmüş kişi kelimesinin arapça karşılığı ise ahmed dir. Ahmed de övülmüş
kişi demektir. Zaten HZ peygambere ahmed de denmektedir. Burada bir kuran ı kerim ayetine bakalım:
saff suresi 6. Ayet:’’ Meryem oğlu isa da;Ey israiloğulları. Ben allah’ın size
gönderdiği elçisiyim. Benden önce gelen Tevrat ı onaylamak ve benden sonra
gelecek ahmed isimli bir peygamberi müjdelemek üzere gönderildim. Ama (gelişini
isa nın önceden haber verdiği) elçi onlara gelince bu göz boyayan bir büyüden
başka bir şey değil demişlerdi.’’ Yunanca incillerde bu kelime paraklitos
olarak yazılmıştır. Fakat bu kelime yunanca’da kişilere verilen bir isim olarak
kullanılmaz. Ayrıca yunan harflerinin birbirine benzemesi ve fonetik olarak iki
kelimenin(paraklitos ve piriklitos) neredeyse aynı olması da yapılan
karışıklığın ihtimal dahilinde olduğunu akla getirir. Aslında böyle bir
tartışmanın yapılıyor olması bile ve incilde geleceği söylenen bir kişinin
isminin HZ peygamberin ismine benzediği iddiasının yapılabiliyor olması
bile başlı başına mucizedir. Bu eş
anlamlı kelime benzerliği başka bir incil ayetinde de olabilirdi ama gelecek
bir kişiden bahseden ayette ortaya çıkmıştır. Kelimenin aslı paraklitos olsa ve
teselli eden anlamında olsa bie bile bu HZ muhammed in orada anlatılan kişi
olduğu gerçeğini değiştirmez. Çünkü teselli eden ünvanı da ona uymaktadır. Dahası bu incil ayetinde bahsedilen kişinin HZ
peygamber olduğunu iddia ederken dayanılan tek dayanak kelimenin eş anlamlı
olması değildir. Bahsedilen bu faraklitin özelliklerini karşılayan ve HZ isadan
sonra gelen, HZ peygamberden başka bir kişi de gösterilemez Buna rahiplerin
itiraz ediyor olması ise normaldir. Çünkü dinlerini korumak için bunu yapmak
zorundalar.
Bahsedilecek başka bir konu da şudur: Hristiyanlarca, bahsedilen faraklit
isimli kişinin kutsal ruh olduğu öne sürülmüştür. Fakat HZ peygamberin
zamanından çok önceleri, incilde bahsedilen faraklit olduğunu öne süren
insanlar vardı. Miladi 177 yılında küçük asyada bu iddia ile öne çıkıp
etrafında bir çok insanı toplayan bir kişi vardı. Bu kişi iyi halli birisi
olduğundan pek çok insanın kabulüne mazhar olabilmişti. Bu kişi Hristiyan kilisesi tarafından çok
makbul kabul edilen, William Muir isimli İngiliz tarihçisinin yazdığı Hristiyan
tarihi eserinde mevcuttur ve kendisinin ve ona inanan kişilerin yaşadığı
olaylar ve halleri anlatılır.
Yine Hristiyanlar tarafından
yazılan başka bir Hristiyan tarihi kitabında HZ peygamber için şu ifadeler
kullanılır: ‘’Muhammedin zamanındaki Hristiyan Ve Yahudi alimleri bir peygamber
gönderilmesini bekliyorlardı. Muhammed bundan fayda sağladı. Çünkü o ‘’
beklediğiniz nebi benim’’ diye iddia etti’’
HZ peygamberi görüp Müslüman olan eski bir Hristiyan olan Carid bin el
ala(r.a.) uzun uzun düşünüp, HZ peygamber ve Müslümanların başından geçen
olayları değerlendirdikten sonra HZ
peygamberin huzuruna gelip şöyle demiştir: Gerçekten siz hak dine davet
ediyorsunuz ve en doğru sözü söylüyorsunuz. Sizi hak din ile gönderen allah a
yemin ederim ki; vasıflarınızı incil i şerif de bulmuşum ve asla şüphem
kalmamıştır ki İBN betül’ün (HZ isa nın
isimlerinden biri) müjdelediği ahir zaman nebisisiniz. Sonuz selam ve şükürler
allaha olsun. Artık eser aramakta ve kesin bilgiyle beraber şüpheli davranmakta
mana yoktur. Şahadet ederim ki allahdan başka ilah yoktur ve siz de onun resulüsünüz.
Hristiyanlar, faraklit in kutsal ruh olduğunu söylerler. Böyle olmadığı
yönünde ortaya konan deliller şöyledir:
1. Delil: HZ isa, faraklit ile ilgili
verdiği haberleri dillendirmeden önce, vasiyetimi hıfzediniz(yani aklınızda
tutunuz, ezberleyiniz) demiştir. Bundan maksat, vereceği haberi duyanların
riayet etmeleri gerektiğidir. Demek ki bahsi geçen faraklit, müjdelenen bir
peygamberdir ve onun geldiği zamanda, HZ isanın ümmetinden birçok kişinin onu
inkar edeceğini HZ isa bilmiştir ve
böyle bir tavsiyede bulunup havarilerine ‘’bunu aklınızdan çıkarmayın’’
demiştir. Eğer maksadı nuzül edecek ruhu
haber vermek olsa idi, bunu söylemesine gerek olmazdı. Çünkü havarilere nazil
olacak ruh, daha önce de onlara nuzül etmiş ve havariler ondan feyiz alıp
manevi yönden faydalanmayı adet edinmişlerdir(kutsal ruh dan maksad Cebrail(a.s) dır. Hristiyanların
teslis(üçleme)inancındaki üçten birisidir: baba, oğul, kutsal ruh). Hal böyle
iken HZ isadan sonra kutsal ruh un onlara tekrar gelmesi havarilere hiç de
inanılması zor veya hayret verici bir şey gibi gelmezdi. Aynı zamanda kutsal ruhun insanın kalbine nuzülü
zahiri(somut) bir şey olduğundan, bunu yaşamış birisinin inkara imkan
bulamayacağı aşikardır. Böyle olsaydı, HZ isa havarilere bunu aklınızdan
çıkarmayın demeye gerek görmezdi.
2. ‘’Faraklit, benim söylediklerimi
hatırlatacaktır’’ ifadesi. Yeni
ahit’de(yani incilde) ‘’havariler isa nın söylediklerini unutmuşlardı da ruh
gelip onlara hatırlattı’’ diye bir ifade yoktur. Zaten aradan zaman geçmiş
olmadığından böyle bir şey söz konusu olamaz.
3. Yuhanna incilinin bazı ayetlerinde:’’
faraklit gelmeden evvel haber veriyorum ki geldiği zaman iman edesiniz’’ tabiri geçer.
Buradan anlaşıldığı üzere faraklit kutsal ruh değildir.(yukarıdaki
sebep). Eğer maksat ilerideki bir peygambere iman ise, bu söz mana kazanır.
4. ‘’faraklit benim için şahitlik
edecektir’’ ibaresi. Halbuki nazil olan
kutsal ruhun, inkar edilmekte olan birinin doğru söylediğine şahadet etmesi
gibi bir olay söz konusu değildir. Havariler zaten HZ isaya iman ettiklerinden,
birinin şahadetine muhtaç değillerdi. Ama HZ peygamber, HZ isanın ‘’ben allah
ın kuluyum ‘’dediğine şahadet etmiş, onun peygamberliğininin gerçek olduğunu
söylemiş, HZ isanın Hristiyanların iddia ettikleri gibi ilah olmadığını
söylemiş, hem de HZ isanın annesi HZ Meryem’e atılan iffetsizlik iftirasını
temizlemiştir.
5. ‘’ben gitmedikçe, faraklit gelmez’’
ifadesi. Halbuki, kutsal ruh un, HZ isanın zamanında havarilere, HZ isa
tarafından İsrail beldelerine gönderildikleri zaman da geldiği Hristiyanların
kitaplarında açıklanmıştır. Bu sebeple, kutsal ruh un gelişini kendi gidişine
bağlaması geçerli olmayacaktır.
6. ‘’Faraklit, hatalarından dolayı bütün alemi kınayıp, tekdir
edecektir.(azarlayıp paylayacaktır)’’ ifadesi. Bu ifade de kutsal ruh gibi
doğaüstü bir varlığa değil, bir insan olan HZ peygambere uymaktadır. Çünkü o, hem Yahudileri hem Hristiyanları,
Mecusileri, putperestleri içinde oldukları delalet ve hatalarından dolayı
tenkid etmiş ve onların hatalarını ortaya koymuştur.
7. ‘’benim söyleyecek çok sözlerim
vardır, fakat sizin bunları duymaya mecaliniz yoktur. Faraklit gelince hepsini
beyan edecektir.’’ İfadesi. Hristiyanların havarilere indiğini iddia ettikleri
kutsal ruh ise, havarilere iki şeyi ifade etmiş. İddialarınca teslis
inançlarını sağlamlaştırmış, ve havarileri bütün alemi bu inanca davet etmek
ile görevlendirmiş. Havarilerin kutsal ruh dan öğrendikleri bunlardan ibaret
olunca, HZ isanın söylemeye çekindiği gerçekler nerede kalmıştır? Fakat HZ peygamber, isevi şeriatına göre
biraz daha ağır olan islam hükümlerini getirmiş ve HZ isanın ifade etmediği
nice gerçek HZ muhammed vasıtası ile insanlığa açıklanmıştır.
8. ‘’faraklit kendiliğinden bir şey
söylemeyecek, allah’dan işitttiğini söyleyecektir.’’ Bu gibi bir söz,
inkarcılar tarafından inkara edilebilecek bir kişiyi tasdik için söylenir.
Kuran ayeti: ‘’o, kendi heva ve hevesiyle konuşmuyor. O, kendisine vahyedilen bir
vahiyden başka bir şey değildir.’’
Halbuki kutsal ruh gibi bir varlığın söyledikleri inkar edilemez.
9. ‘’ faraklit, bana mensup olan
şeylerden alıp istifade edecektir.’’ İfadesi. Buradan, bahsedilen kişinin zaman
içinde olgunluğunun artacağı anlaşılır. Bu bir insan olan HZ peygamber için
mümkündür. Fakat, hristiyanların iddialarınca kadim, mutlak ve yaratılmamış
olan kutsal ruhun, olgunluğunun artması veya bir şeylerden istifade etmesi söz konusu olamaz. Çünkü
hristiyanalrın teslis inancında kutsal ruh tanrıdır.
Hristiyan rahiplerinin bu
konuda birtakım itirazları olmuştur.
Birincisi: İncil’de faraklit ‘’hakkın ruhu’’ olarak tefsir
edilmiştir. Bu ise onun teslis inancında
üçüncü olan kutsal ruh olduğuna işaret eder. Çünkü bu tür sözler ancak bu manada
kullanılırlar.
Buna cevap: Hakkın ruhu ve benzeri ifadelerin doğaüstü bir varlık için
kullanılmasının şart olmadığı, yine Hristiyanların kendi kitaplarındaki
ifadeler ile ispat edilebilir. Hezekiyel
kitabı 37. Bab 14 ayetinde allah, HZ isa için: size ruhumu veriyorum
ifadesini kullanmıştır. Yuhanna birinci mektup, 4. Bab: 1-sevgili kardeşlerim, her ruha inanmayın.
Allahtan olup olmadıklarını anlamak için imtihan edin. Çünkü bir çok sahte
peygamber dünyanın dört bir tarafına yayılmıştır. 2- isa mesih in beden alıp bu
dünyaya geldiğini kabul eden her ruh
allahtandır. Allah ın ruhunu bununla tanıyacaksınız. 6- biz allahdanız. Allah ı
tanıyan bizi dinler. Allah dan olmayan bizi dinlemez. Hakikatin ruhu ile delaletin
ruhunu böyle ayırt ederiz. Bu ayetlerde
görüldüğü üzere incil terminolojisinde ruh kelimesi bir çok manada, bazen de
insanları kast ederek kullanılmıştır.
İkinci itiraz: rahipler der ki:
faraklitin, ‘’siz’’ hitap zamiriyle muhatap bulunan havariler zamanında zuhur
etmesi lazımdır. HZ muhammed ise onun zamanında gönderilmemiştir.
Buna cevap: matta incili 26 bab 64. Ayet(
Yahudilere hitaben HZ isa demiştir ki:) siz beni bir bulut üzerinde semadan
nazil olduğum zaman göreceksiniz. Halbuki HZ isanın bunu söylediği Yahudi
kişiler HZ isayı semadan indiği halde görmemiştir. Bu sözün yalan olmaması
için, Yahudiler ahir zamanda(kıyamete yakın zamanlarda) HZ isayı semadan indiği
zaman göreceklerdir demek gerekir. Demek ki siz hitabı başka bir zamandaki
insanlar için söylenmiştir.
Üçüncü itiraz: faraklit
hakkında: ‘’o sizin yanınızda mukim ve sabittir.’’ denilmiştir. Bu ise HZ
muhammed e uymaz. Demişlerdir.
Buna cevap: faraklit hakkında’’ben gitmez
isem o gelmez’’ ifadesi faraklit in sonradan geleceğini ve havariler zamanında
bulunmadığını anlatır. Dahası, HZ muhammed, HZ isa gibi göğe yükseltilip
insanlardan ayrılmamış, dünyada iken vefat edip medineye gömülmüştür. Hatta
bildiğim kadarıyla kabrinin yeri kesin olarak bilinen tek peygamberdir. Aynı
zamanda onun getirdiği şeriat başka bir peygamber tarafından hükümleri geçersiz
kılınarak kaldırılmamış ve kıyamete kadar süreceği bildirilmiştir. Yine
incilden örnek verecek olursak; incilde zaman belirten kelimelerin düz
anlamlarıyla kullanılmayışına dair: yuhanna incili 5.bab 25. Ayet: ‘’size
doğrusunu söyleyeyim. Ölülerin, allah ın oğlunun sesini duyacakları ve
işitenlerin yaşayacakları gün geliyor, hatta geldi bile.’’ Halbuki kıyamete
dair olan bu haberde; o gün geldi bile denilmesine rağmen, kıyamet 2000 yıl geçse de hala kopmamıştır.
Dördüncü itiraz:
resullerin işleri kitabının ilk babında 4. Ve 5. Ayetlere göre, kutsal ruh un
gelmesinin vaftiz için olduğunu söylemişlerdir. Bu ayetler: havarilere hitaben:
‘’Benden işitiiğiniz babanın vaadi nin intizarında bulununuz. Zira yuhanna su
ile vaftiz olundu siz de yakında kutsal ruh ile vaftiz edileceksiniz.’’ Bu ayetlerde faraklit ile ilgili veya ona
isnat edilebilecek herhangi bir şey yoktur.
Bunu faraklit ile ilgili haberler ile birleştirmeleri rahiplerin kendi yorumudur.
Beşinci itiraz: faraklit
ile ilgili bu haber yanlızca yuhanna incilinde vardır. Diğer incillerde yoktur.
Hristiyanlar yuhanna
incilini doğru kabul etiğinden, böyle bir şey ile faraklit ile ilgili haberi
yalanlama hakları yoktur. Üstelik HZ isa ile ilgili pek çok bilinen olay bazı
incillerde var bazı incillerde yoktur: örnek: HZ isanın baras hastalığına sahip
on kişiyi iyileştirmesi, bir düğün yemeğinde suyu şaraba çevirmesi, 38 seneden
beri hasta olan bir kişiyi iyi etmesi, körleri iyileştirmesi olayları 4
incilden bazısında var bazısında yoktur.
Mezamir, 45/2-17:
gelecekte gelecek bir kişi hakkında şunlar yazar: mükemmel bir güzellik ve
parlak bir cemal(yüz) sahibi olması, dudaklarından hakimane kelimelerin çıkması, kılıç kuşanması, kuvvetli
olması,emanete sahip çıkması, el altında sürekli ok bulundurması, insan
kabilelerini hakimiyet altına alması, uzak ülkelerin krallarının kendisine
hediyeler göndermesi, günahlardan ve şerlerden insanları men etmesi, soyunun
kıyamete kadar süreceği… HZ muhammed in hayatının anlatan bir kitap okunduğunda
bunların onun özellikleri olduğu görülür. Özellikle uzak ülkelerin krallarının
ona hediyeler göndermesi, peygamberler arasında onu ayırt eden bir özelliktir.
Soyunun kıyamete kadar sürmesi özelliği de yine aynı şekilde onu gösterir.
Hristiyan uleması bu kişinin HZ isa olduğunu söylerler. Yahudiler ise daha
gelmemiş bir kişidir derler. Bu özelliklerin çoğu HZ isaya uymaz(kılıç,soy,
krallardan gelen hediyeler)
Eşiya’nın kitabı 42/1-20:
o kişinin yeni bir tesbih ile gönderileceği ve o tesbihi(ibadeti) adaların ve
çöllerin ahalisine ve bütün yeryüzü sakinlerine yayacağı yazılıdır. Bu yeni
tespih namaz olabillr.
Aynı kitapta; bu kişinin
Kaydar ın sakin olduğu diyarda zikir ve senalarıyla sesinin yükseltileceği de
tasrih olunmuş HZ muhammed in
atalarından olan kaydar bin İsmail in arabistanda yaşadığı su götürmez bir
gerçektir. Zaten HZ İsmail soyu arabistana yerleşmiştir.
İncilde, Yahudilere hitaben HZ isa şöyle
demiştir: Siz kutsal kitaplarda hiç okumadınız mı ki, binacılar tarafından terk
edilen bir taş ilahi inayet ile köşenin baş tacı olacaktır. Bu ise nazarımızda
pek harika bir iştir. Onun için sizlere diyorum ki allah ın egemenliği sizden
alınıp semerelerini iyi yetiştiren ve onu güzel kullanan bir ümmete verilecektir.
Ve bu taşın üzerine düşenler paramparça olacak ve o her kimin üzerine düşerse
derhal ezip toz edecektir.(matta incili 21. Bab 42-44) HZ peygamber
peygamberliğini ilan ettikten sonra, Yahudilerin ona karşı takındıkları tavır
ve bunun sebepleri hakkında bilgi sahibi
olan birisi burada bahsedilen kişinin HZ muhammed olduğunu hemen çıkartabilir.
Yahudiler, peygamberliğin artık israiloğullarından alındığını, ve son ve en
büyük peygamberin küçümsedikleri araplardan geldiğini kabul edemediler. HZ isa ya yaptıkları gibi onu öldürmeye
teşebbüs ettiler.( bir iddiaya göre de bunu başardılar: bir Yahudi kadın,HZ
peygamberin yediği bir koyun etini zehirlemiştir. HZ peygamber bu etten bir
ısırık almış daha sonra et dile gelip;zehirliyim beni yeme, demiştir. Bundan
yaklaşık bir yıl sonra HZ peygamber rahatsızlanmış ve bu rahatsızlık sonucu
vefat etmiştir. Bazı kişiler bunun yediği zehirin etkisi ile olduğunu söyler)
Hristiyanlarca bu taşın HZ isa olduğu söylenir. Buna verilecek cevaplar:
1- İncildeki bu cümlenin gidişatından,
taş olarak simgelenen kişinin HZ isa’dan farklı bir kişi olarak tasvir edildiği
anlaşılabilir.
2- Hristiyan inancında HZ isa
Yahudilerin elinde öldürülmüştür. Halbuki bu ayette,’’ taşın üzerine düşenlerin
parçalanması ve onun üzerine düştüklerini parçalaması’’, bu kişinin
düşmanlarına galip geleceğini düşündürür. Zaten HZ isanın kendisi de; ben
hükmetmek için gelmedim, demiştir.
3- HZ peygamber şöyle demiştir: ben ve
benden evvelki peygamberler şöyle temsil
edilebilir ki: bir zat büyük bir saray bina etmiş de en mutena bir mevkiindeki
bir tuğlanın yerini boş bırakmış. Sarayı temaşa etmeye gelenler çok beğenmişler
ve asla kusur bulamamışlar fakat o boş köşe gözlerine çarpmış. İşte o sağlam
bina benimle tamamlanmış ve risalet(peygamberlik) benimle sona erdirilmiştir.
HZ. Davud(a.s.) ın
Mezamir’i 68/31: gelecek nebinin vasıfları şöyle tasvir edilmiştir: habeş
kavminin onun huzurunda bulunmaları,yemen meliklerinin kurban kesmeleri,muhtaç
ve sıkıntıda olanları kuvvetlilerin zalimliğinden kurtarması,zayıflara ve
miskinlere merhamet ve inayet ile çare bulması…
islam şeriatında fakirlere yardım konulu kaç ibadet olduğuna bir
bakalım: Benim bildiklerim bunlar: zekat, fitre, sadaka, infak… zekat: zaten farzdır.
Belli bir zenginlik düzeyine sahip bulunan herkes, her sene, o yıl kazandığı
malın 40 da birini fakirlere vermelidir. Şimdi biraz düşünelim. Şu anda bütün
dünya en azından bir yıllığına Müslüman olsa, bunun içine bir yıllık gelirleri
türkiyenin gelirinden fazla olan pek çok alandaki şirketlerin patronlarını da
dahil ediyoruz, dünyadaki açlık biter miydi bitmez miydi? Dünyada silah
sanayiine harcanan bir yıllık paranın dünyadaki açlığı çok çok uzun bir
süreliğine bitirebilecek miktarda olduğunu öğrendiğimizde, sadece silah değil pek çok alandaki şirketlerin
göstermelik değil samimi şekilde bu ülkelere yardım etmesinin ne kadar büyük
bir olay olduğunu anlarız. Üstelik Müslümanlar zekatı her yıl vermek
zorundadır. Dahası, zekat olması gereken yardım miktarının en azıdır. Yani
yapılmaması mümkün olmayan yardım miktarıdır. Aslında islamda, Müslümanlara
öğütlenen gerçek yardım; infaktır. İnfak: bir kişinin, kendi canı acıyacak
miktarda paylaşmasıdır. Yani yolda cebimizde 100 lira ile yürüyoruz. Kenardaki
dilenciye 1 lira vermemiz infak değildir. Ama 50 lirasını dilenciye vermemiz
infaktır. HZ peygamber ve sahabilerinin hayatı infak ile geçmiştir. HZ peygamber, bazı geceler evinde yiyecek hiç
bir şey bulamazdı, kendisi için ölümü göze almış insanlar ile çevrili olmasına
rağmen. HZ Ebu Bekir, hayatında tam 3 kere malının yarısını sadaka vermiştir. HZ
peygamberin ve sahabilerin yaptığı infak ve paylaşmayı anlatmaya kalksam
herhalde bir kitap yazmam gerekir.
Mezamir 15/1-5: insanları
faizden kurtaracağını söyler. Faiz islamda haramdır.
HZ eşiya’nın kitabı:
9/6-7: peygamberlik mührünün onun kürek kemikleri arasında olduğu yazılıdır. HZ
peygamberin kürek kemikleri arasında kabarık ve tüylü bir yer vardı. Bu
nübüvvet mührüdür.
Mezamir:149/1-9: gelecek
nebinin ümmeti şöyle anlatılır: iki yüzlü kılıçlar kullanırlar, zorbalardan
intikam alırlar, silsileler ve zincirler ile krallara boyun eğdirirler…. Henüz
islam yeni tebliğ edilmeye başlanmış, Müslümanların sayısı çok az iken,
Müslüman olan kişiler Mekkeliler tarafından işkence ve cinayetler ile muamele
görürken,HZ muhammed in, kendisine inananlara iran ve rum(roma yani Bizans)
saraylarını vaad etmesi ve Mekkelilerin bu konuda onunla dalga geçmesi, çok değil 20 yıldan biraz fazla bir süre
sonra iranın tamamiyle islam devletine bağlanması ve 1453 de Bizans ın fethi bu
ayeti doğrular ve HZ muhammed in
peygamberliğini gösterir.
Eşiya(a.s.)ın kitabı:
54/1-3: HZ muhammed in şehrinin de bahsi geçer. O şehre, ‘’kısır’’ denilmiş ve
vahşi evlatların meskeni iken ileride mamuriyet kazanacağı, her yerden daha
aziz ve muhterem olacağı söylenmiştir.
Bu ifadeler Mekke ye çok uyar.
Tevrat ın tekvin kitabı 16/11-12 de İsmail in vahşet yerinde karar
kılmış olduğu söylenmiştir. İsmail(a.s)ın o vahşet yerindeki evlatlarına da
vahşi evlatlar denilmiştir. Bunlardan yukarıdaki ayette gelecek peygamberin
şehri olarak bahsedilen kısır yerin Mekke olduğunu çıkartıyoruz.
Danyal 2/ 31-45: HZ
danyal’ın, Behtünnasır isimli kralın rüyasını tabir etmesi(2. Behtünnasır,
milattan önce 600 lü yıllarda yaşamış bir kraldı. Asurlularla savaşmış, Babil’i
devletinin başkenti yapmıştı.Milattan önce 606 yılında İsrail şehirleri ve Mısır
ile savaştı, bir çok yahudiyi babile getirdi. Kudüs ü tahrip etmiştir.) HZ
danyal, krala şöyle demiştir: ‘’ Sen rüyanda büyük bir heykel gördün. Onun başı
altından, göğsü ve kolları gümüşten, karnı ve baldırları bakırdan, topukları
demirden; ayaklarıyla parmaklarının bir kısmı demir ve bir kısmı da topraktandı.
Sen şaşkınlıkla bu heykele bakarken, havadan bir taş düşüp onun ayaklarına
vurdu ve hemen yıkılarak bütün parçaları dağıldı, toz oldu, bir parçası bile
yerinde kalmadı. Nazil olan taş hemen büyüyüp bütün alemi doldurdu ve dağ gibi
mahallinde karar tuttu.’’ Dedi. Kral, evet gördüğüm rüya bundan ibarettir,
şimdi de tabir et, dedi. HZ danyal şöyle dedi: bu heykel dünya saltanatıdır.
Sen onun başı menzilindesin. Senden sonra
başka bir hükümet gelecektir ki, senin hükümetine kıyasla küçük
olacağından rüyanda gümüş ile gösterilmiştir. Ondan sonra başka bir hükümet
daha gelecek ve demirden olan başka bir saltanat onu yok edecektir. Daha sonra
o da sona erecek ve onu yerini kimi
zayıf kimi güçlü pek çok hükümetler alacak( bu da heykelin ayakları ve
parmaklarının demir ve topraktan oluşması ile rüyada simgelenmiş) demir ve
toprak birbiri ile ittifak edemeyeceği gibi onlar da ittifak edemeyeceklerdir.
Ondan sonra allah, az bir zaman içinde
bu hükümetleri ortadan kaldıracak ve gerçek saltanat sahibi birini gönderecek
ki, onun saltanatı ilelebet payidar olup, kendisi de iki dünya saadetine
kavuşacak.(heykele düşen taş ve taşın büyümesi)
Bu rüya harfiyen şöyle
gerçekleşmiştir: Behtünnasır’ın hükümeti dağıldıktan sonra Madiler hükümeti
ortaya çıktı. Madiler önceki hükümet
Keldanilere kıyasla zayıftı.
Madilerden sonra Kiyaniyan devleti ortaya çıktı ve kuvvet buldu. Hatta
Kiyaniyan hükümetini kuran Keyhüsrev, milattan önce 536 da Babil i almıştır.
Sonra büyük İskender gelip milattan önce 330 da tüm fars memleketlerini
fethetti. Onun saltanatı, kendisine kimse karşı koyamadığı için demir ile
simgelenmiştir. Büyük İskender fethettiği
yerleri komutanlarına paylaştırınca pek çok küçük devlet ortaya çıktı.
Bunlar arasındaki çekişme Sasaniler dönemine kadar sürdü. Sasaniler de bazen
güçlenip bazen zayıf düştüler. Sasani krallarından Nuşirevan zamanında HZ
muhammed doğdu. Ve tüm bu memleketler ve daha bir çok yer islam hakimiyetine
girdi. Hala da islam hakimiyetinden çıkmış değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder